Net ortamının gerçek yaşamdan kesitler taşıdığını çok rahat söyleyebilirim. Hatta bazı yönlerden çok daha fazla risklere açık.Normalde asla sizin yanınıza yaklaşamayacak, kendisiyle hiçbir irtibatınızın olmayacağı insanların bir tuşa basarak hayatınıza bir şekilde dahil olabilmeleri her türlü tehlikeyi, tedirginliği ve huzursuzluğu da yanında getirebiliyor. Özellikle de bir kadınsanız..Çok dikkatli ve mesafeli olmanıza karşın "serseri mayın" gibi dolaşan bazı erkeklerin üstüne basma olasılığınız çok yüksek. Bunlar ne sizin yakın arkadaşlarınız, ne meslektaşınız, ne akrabalarınız değildir. Sosyal medya üzerinde aktif olduğunuz "facebook"veya "blog" üzerinden bir şekilde varlığınızdan haberdar olurlar. Genelde arkadaş listenizde olan kişilerin ekli olduğu veya eklediği biridir. Paylaşımlarınızı/resimlerinizi görerek size ulaşmaya çalışırlar. Bazıları gerçekten efendidir, terbiyeli, zekidir,kültürlüdür ve edeplidir. Sizin görünümüzden veya paylaşımlarınızdan hoşlandıkları konusunda net ama efendice sözler söyleyerek düşüncelerini medeni bir çizgi çerçevesinde ifade eder ve sizden arkadaşlık konusunda ret cevabı alınca bir daha sizi asla rahatsız etmemek üzere kibarca "hoşçakal" diyebilmeyi bilerek susarlar. Bunları diğerlerinden ayırt etmek ve saygı duymak gerekir.
Bazıları ise tam bir "odungiller" familyasından olup , "maganda" diye de tanımlanabilirler. Gerçek yaşamında olduğu gibi hayatı ve istekleri "iğrençlik" üzerine kuruludur. Sert bir tepkiyle karşıladığınızda hemen yoluna giden tiplerdir. En kolay "defol" diyebileceğiniz tür budur. Aslında siz de O'nların talep ve arz çizgisinde olmadığınızdan kolay savuşturulurlar. Ne yaş, ne eğitim, ne kişilik olarak onlara hitap etmezsiniz. Hiç biri; bir avukat, "Plath" okuyucusu, klasik/blues müzik dinleyicisi bir kadın için uzun uğraşlar vermezler. Yıldız Tilbe, Demet Akalın şarkıları mırıldanan, birlikte mekanlara akabilecekleri, yazın güneye inecekleri, "eveaaaaat"" muckkks" kelimelerini dudaklarını büzüştürerek söyleyen 20 li yaşlardaki kızlar daha çok ilgilerini çekeceğinden "hayır"larını alıp başka birine sarkmak üzere yola devam ederler..
Bazı erkekler ise teenage oğlanlar gibi sadece eğlenmenin , lay lay lom yapmanın peşindedir. Basitlikleri, sıradanlıkları , aptallıkları tahammül edilmezdir. Bunların ilgisi hakaret gibi gelir size. "Hayır" demeye bile tenezzül etmezsiniz.
Bir diğer erkek tipi ise bekardır ve evlenmenin peşindedir. Sizin hiç evlenmemiş olmanız, özellikleriniz O'nun kendi iç dünyasında gelin-güvey olmasına yeterlidir. Düşünecek beyin kapasitesi olmadığından bazı şeyleri de idrak edemez. Karşısındaki kadın bu yaşa kadar O'nunla evlenebilmek için mi bekar kalmıştır?Kadın bir kere evlilik kurumunun içinde olmak istiyor mudur?İstese bile kendisi gibi bir bölünemeyen tek hücreli organizma ile bir evlilik düşünür mü?Bu kadının hayatında veya kalbinde başka biri var mıdır?Olan veya olmayan özellikleriyle bu kadında değil seçenek ancak "bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin?" şarkısı olabilecekken "bu neyin kafasıdır", diyemezsin..Seninle evlenmektense hindistan a gidp bir keçiyle evlilik seremonisi düzenlerim daha evladır diye düşündürten bu insanların sakız gibi yapışkanlıkları, hadsizlikleri malesef bitmek bitmez. Çok zor uzaklaştırırsınız bunları. Bir de çamurlaşır ve çirkefleşirler..
Bazı erkekler ise görgüsüzlükleri, sahip olduklarını sergileme ucuzlukları ile basitleşirler. Maddı-manevi anlamda sürekli reklam amacını taşırlar.Ergen kızlar gibi sürekli resim çektirip sanki yakışıklı, çekici, karizmatikmiş gibi sürekli resimlerini insanların ekranlarına, sayfalarına taşıyıp dururlar. Havaalanında yolculuk yaptıklarında fotoğraf çekilir ve altına mutlaka V.I.P diye yazılır. Sadece ünlü oldukları için listelerinde bulunan kişileri tanıdıklarını göstermek için zavallıca çırpınırlar. Mevlana'nın "ne olursan ol yine gel " öğretisini "sahip olduğum tüm her şeyi sergiliyorum" ucuzluğuna döndürürler..Zavallılıklarından mideniz bulanır.
Bazı erkekler ise fiziksel açıdan çok yakışıklı, herkes tarafından çok beğenilen, takip edilen biri olmanın ayrıcalığını sizde de yaşamak isterler..Onların sizlerle ilgilenmeleri kendileri için bir lütuftur(!!!). Size gösterdiği ilgiye aynı oranda ve hemen cevap vermediğinizde agresfileşirler...nasıl olur da böyle birine siz kayıtsız davranabilirsiniz..egolarına darbe yiyen ve sarsılmaz hayran zincirine bir halka olmayı rededen size en büyük düşmanlığı tüm erkek tipleri içinde bu cinsler besler..kinleri asla tükenmez..tükenmez de bundan bana ne...!!! deyip geçin..
Bazı erkekler ise "zor kadının " peşinde olmayı sever. Bugün veye geçmişte "uzaktan" sizi tanıyan yada net ortamında sizden bir şekilde haberdar olan bu kişiler için sadece avcının yakalamak için peşinden koştuğu av olursunuz. Tek niyetleri kimseye "evet" demeyen, "konuşmayan", "uzak duran" bu kadının kendisinden hoşlanması ve bunun başkalarına duyurulmasıdır. Bir kaleyi savaşarak almak ve anahtarını gögüslerine takarak sergileme amacıyla savaşır da savaşırlar. Asırlar önce Büyük İskender bir kalenin önünden geçer ve baş komutanına:" bu kaleyi öyle bir savunma ile donat ki ben bile feth edemeyeyim", der. Seferden döndüğünde bu kaleyi kuşatır ama bir türlü ele geçiremez. Tam ricat edecekken baş komutanı elinde kalenin anahtarı çıkar gelir ve büyük İskender'e verir. Komutanın adı Batlis, o kalenin adı ise Bitlis'tir. Sözün özü bazı kaleler asla feth edilemez kendi istemedikçe.. En sevdikleri dandik klişe: "Benim kadınım istanbul gibi olmalı, feth etmek isteyeni çok, feth edeni tek, yani ben" olan bu embesil, ebleh tiplere Allah bizans kadınlarından birini nasip etsin deyin geçin..
.Ve en tehlikeli erkek tipine gelince..bunlar savunma kalkanlarınızı saflıkla indirmenize neden olan, "zararsız" diye düşündüğünüz kişilerdir.Belli bir yaşın üstünde, iyi bir mesleği olan,din, ahlak, etik kavramlarını dilinden düşürmeyen erkeklerdir. Size olan "sinsi" ve "iyi niyetten" yoksun ilgilerini asla başından sezemezsiniz. Sosyal hayatta "amca", "dede" diye çağrılabilecek bu erkekler saçlarının beyazlıklarını boya ile, çapkınlık peşinde koşma niyetlerini edebiyat, kitap sevgileri ile örtmeye çalışıp sizleri andropozlu düşlerine alet etmeye çalışırlar. Her acabanızda, kendi kendinize "yok canım olamaz" diye cevap vermenize neden olan incelikli, din, kitap, ahlak, kuran söylemleri kuşkularınızı paranoya diye düşünmenize neden olur. Bir süre sonra aşırı komplimanları, ilgisi sizi o kadar huzursuz eder ki ne tepki vereceğiniz şaşırırsınız.. Aman rencide etmeyeyim, çevresini, gururunu düşüneyim diye sürekli ertelediğiniz rahatsızlığınız bir gün artık dayanılmaz raddeye gelir. İşte bu aşamada paranoyaklık olarak düşündüğünüz tüm kuşkularınız haklı mesnetlere dönüşür. "Siz" diye hitap eden kişi özelden mesaj atmaya sen demeye, çoluk çocuğun yapmayacağı şekilde sizi paylaşım sitelerinde takip etmeye başlar.Ancak ismini gördüğünüz her yerde engelleyerek kurtulursunuz ve bundan sonra en çok bu erkek türüne karşı dikkatli olmayı, her sakallıyı "dede" her kurandan bahsedeni "hoca" kabul etmemeyi baş ucu öğretiniz olarak kafanıza yazarsınız.
Tüm bu erkek türlerine bakılınca neden bazı erkeklere "ADAM denildiğini bazılarına ise neden denilemediğini anlarsınız..Hepsinin ortak yönü, sinsi, içten pazarlıklı olmaları , size beyefendi, çok ince ve kibar, dindar görünmeye uğraşıp , başka insanlara sizinle arasında "bir şey varmış" yada "olabilirmiş" duygusu vermeye çalışmaları, siz onların gerçek yüzlerini görüp niyetlerini anladığınızda silip/engellediğinizde ise kaba, kırıcı, ironik paylaşımlarla gerçek yüzlerini sergilemeleridir. Tıpkı taşra kasabası kahve kültüründe kahve önünden geçen,hoş/güzel kadınlar için sergilenen konuşmalar, tutumlar, olmayan ama varmış gibi hava atılmaya çalışılan zavallılık, iğrençlik, ayıplanası davranış profili gibidir tutumları.Tüm bu adam olmayan erkeklere aslında bizzat şunu söylemek isterdim..benim birinden hoşlanmam kabil olsaydı bile siz sahip olduğunuz veya olmadığınız özellikleriniz ile zaten benim için asla "var" olamazdınız ve sinsi, içten pazarlıklı , ucuz, iğrenç taktiklerinizle sizler değil cevap verilmeye, değil tekmelenmeye, değil tükürülmeye, kusmaya bile değmezsiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.