Translate

9 Ağustos 2013 Cuma

ALEX DE SOUZA OLABİLMEK VE ÖYLE KALABİLMEK/ÇOK GECİKMİŞ BİR YAZI..

Çünkü ayrılık da sevdaya dahil, ayrılanlar hala sevgili..

Alex'i çok sevmiştim ben..Fenerbahçe de oynadığı ve ben Fenerli olduğum için mi?Hayır. İnanılmaz bir futbolcu olduğu için mi?Hayır. 

Sevilmesinin tek bir nedeni yoktu. Saha içindeki Alex ile dışındaki Alex'in farklılığını "Oynarken lens kullanıyorum, dışarıda gözlük takıyorum" gibi esprili bir cümleyle geçiştirdi ama durum o kadar da basit değil. İlk kızı Maria Brezilya'da doğdu ama ilk oyunlarını Türkiye'de oynadı. İkinci çocuğu Antonia ile oğlu Felipe'nin doğum yerlerinde İstanbul yazıyor. De Souza ailesi birbirlerine olduğu kadar Türkiye'ye ye de büyük bir aşkla bağlı. Kızları İstiklal Marşı'nı söylüyor, karısı Daianne de ülkemize sevgisini Türk bayrağı ve Boğaz Köprüsü motifini vücuduna dövme yaptırarak gösteriyordu.Sosyal medyada Alex'i takip edenlerin göreceği gibi , ayrı yazılması gereken de/da'lardaki titiz olacak kadar önem veriyordu yazdığı şeylere.Alıştığımız yeni futbolcu profillerinden farklıydı. O lefter, metin oktay gibi başka şeyleri de temsil ediyor,  futbol yeteneği dışında aranılan değer yargılarını da simgeliyordu.

Brezilya'daki her çocuk gibi futbolcu olarak doğmuştu ama o elbette farklıydı. İlk keşfedildiğinde o da aşkı keşfetti. Futbolcuydu, Coritiba başkanının kızını sevdi. Sevgilisi orada kaldı, yolu Palmeiras'a düştü. Fakir bir ailenin çocuğu olarak zengin iş adamının kızını mutlu etmeyi mutluluk bildi. Avrupa'da oynamayı çok istiyordu, parladığı ülkenin küçük bir bölümü coğrafi olarak Avrupa'daydı. Profesör lakabı takıldı, liseyi bile bitirememişti… Attırıyor, gerekirse atıyor ama koşmuyordu. Heykeli dikiliyor ama gönderiliyordu!Bir Fenerbahçeliye sorarsanız, şöyle bir cümle kurabilir: "Dedem babama Lefter'i, Cemil'i anlatmış. Babam bana Rıdvan'ı anlattı. Ben de çocuğuma Alex de Souza'yı anlatacağım."

Medyayı bugünlerde alt üst eden, madde bağımlısı oldukları için göz altına alınan ünlüleri ve doping kullanan sporcuları görünce Atatürk'ün : "ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim" sözünü sık sık anımsıyorum.Anımsadıkça da Alex ve alex türevlerinin çoğalmasının ne kadar gerekli olduğunu da anlıyorum. Franco'nun zamanında: "ben ülkemi üç "F" ile yönetiyorum.Fiesta, fado ve futbol" demesi boşuna değildi. Bu ayrı bir yazı konusu teşkil edeceğinden uzatmıyorum. Ama sadece şunu belirtmeliyim, günümüz insanı için var olan "ya topçu ya popçu" klişesini hiç olmazsa örnek olabilecek figürlerle yaratmak gerekir.

Alex De souza yı tüm bu nedenlerle sevdim ben işte. Sporcu ahlakına, çalışkanlığına sahip olduğu için, ülkemizi gerçekten büyük bir içtenlikle yapmacıksız sevdiği için, eşine ve çocuklarına içten  bağlılığı için, geldiği yeri unutmayıp bulunduğu yerde kalmak adına daha da hırsla çalıştığı için, ahlakı, edebi, efendiliği için..yıllar önce bir söz okumuştum..eski bir politikacı çaylak bir siyasetçiye şunu söylüyordu: "halkın sevgisine asla güvenme..seni bir gün alkışlarlar..ertesi gün alkışladıkları o ellerle seni taşa tutarlar.."Biliyorum bu ülke ve halk için sen de farklı olmayacaksın..yıllar sonrayı bırak, kısa bir süre sonra unutulup gideceksin..ne diyelim bu çokkkkkkkk geç kalmış yazı için beni affet ve ..kralsın Alex..:)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.