"Crônica de una Muerte Anunciada"
Neden "kırmızı pazartesi" olarak çevrildiğini anlamadığım Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquezin 1981de yayımlanan yedinci romanı "cronaca dı una morte annuncıata" yı geçen gün bir sahafta buldum ve bayram tatilinden yararlanarak hemen okumaya başladım. Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiyada, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasarın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruh çözümü niteliği de kazanmış oluyor.Kitaptan ilgi çekici alıntılar..
**Aşk da öğrenilir kızım./sayfa 39.
toplumda kızların istedikleri kişiyle evlenme hakkına sahip olmadıklarına ve baskı altında evlendiklerini göstermektedir. Yazar, eserindeki toplumsal yapıyı, toplumsal değerleri ve bu toplumda bireylerin maruz kaldığı baskıyı gözler önüne sermek için röportaj tekniğinden yararlanmaktadır.
*“Adını söylemekte kısa bir süre kararsız kalmıştı. Belleğinin karanlıklarında onu aramış, bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da insanın birbirine karıştırabileceği adlar arasında, ilk bakışta onu buluvermiş ,bir avcı ustalığıyla, alın yazgısı yaratılış gününde belirlenmiş bir kelebek gibi onu duvara çivileyivermişti: – Santiago Nasar, deyivermişti”
**“Sırılsıklam olmuş bir yavru kuşa benziyordu”(Marquez,106) , “Kızkardeşim gözlerinin önünden bir meleğin geçtiğini sanmıştı” “Santiago beyaz elbisesini giymişti” (Camus,107) denmesi ve Pedro Vicario’nun “şaşılacak şey , bıçak hep tertemiz çıkıyordu” (Marquez,109 -)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.