The cliffs are edged with trefoils, stars and bells
Such as fingers might embroider, close to death,
Almost too small for the mists to bother with.
The mists are part of the ancient paraphernalia
Souls, rolled in the doom-noise of the sea.
They bruise the rocks out of existence, then resurrect them.
They go up without hope, like sighs.
I walk among them, and they stuff my mouth with cotton.
When they free me, I am beaded with tears.
Fragment of Finisterre by Sylvia Plath
Translate
27 Ağustos 2013 Salı
13 Ağustos 2013 Salı
BONEY M. :))))))/MA BAKER/SONG
http://www.youtube.com/watch?v=yJrmaQAOVHI
She was the meanest cat
(En acımasız kinci kadındı)
In old chicago town
(Eski Şikago kasabasındaki)
She was the meanest cat
(En acımasız kinci kadındı)
She had no heart at all
(Onun kalbi yoktu)
No no no heart at all
(Hayır, hayır yoktu)
Ma ma ma ma - ma baker - she never could cry
(Ma baker � hiç ağlayamazdı)
Ma ma ma ma - ma baker - but she knew how to die
(Ma baker � ama nasıl ölüneceğini biliyordu)
She was the meanest cat
(En acımasız kinci kadındı)
In old chicago town
(Eski Şikago kasabasındaki)
She was the meanest cat
(En acımasız kinci kadındı)
She had no heart at all
(Onun kalbi yoktu)
No no no heart at all
(Hayır, hayır yoktu)
Ma ma ma ma - ma baker - she never could cry
(Ma baker � hiç ağlayamazdı)
Ma ma ma ma - ma baker - but she knew how to die
(Ma baker � ama nasıl ölüneceğini biliyordu)
YOKLUĞUMDA TÜM BU YAZILANLARI OKU..SANA KELİMELERİ BIRAKIYORUM..HOŞÇAKAL..
"Bizi birbirimizden yoksulluk, düşkünlük, hatta Tanrı ya da şeytanın üzerimize yağdıracağı hiçbir şey ayıramayacakken, sen bunu kendi arzunla yaptın.
Senin yüreğini ben yaralamadım.. kendin yaraladın!
Bunu yaparken benimkini de yaraladın. Güçlü olduğum için bu bana daha da kötü geldi.
Ben yaşamak istiyor muyum?
Bu acaba benim için nasıl bir hayat olur? Senin yokluğun…
Ah, Tanrım!
Sen, ruhun toprağa gömülü halde yaşamak ister miydin?"
Uğultulu Tepeler..
"YÜZ"LERİMİZ BİZ DEĞİLİZ..
"(Agnes): Biliyorum. Beni yüzümle tanıyorsun, beni yüz olarak tanıyorsun ve hiçbir zaman başka biçimde tanımadın. Yüzümün bana ait olmadığı gibi bir düşünceye de sahip olamazsın.
(Kocası): Yüzünün sana ait olmadığını nasıl iddia edersin? Kim var yüzünün arkasında?
(Agnes): Aynaların olmadığı bir dünyada yaşamış olduğunu farz et. Yüzünü düşleyecektin. Yüzünü sendeki bir şeyin bir tür dışa yansıması gibi tasarlayacaktın. Ve sonra sana bir ayna verildiğini düşün. Ne biçim bir dehşete düşerdin biliyor musun? Bütünüyle yabancı bir yüz görecektin! Ve şimdi reddettiğin şeyi açık seçik anlayacaktın: Yüzün sen değilsin!"
(Kocası): Yüzünün sana ait olmadığını nasıl iddia edersin? Kim var yüzünün arkasında?
(Agnes): Aynaların olmadığı bir dünyada yaşamış olduğunu farz et. Yüzünü düşleyecektin. Yüzünü sendeki bir şeyin bir tür dışa yansıması gibi tasarlayacaktın. Ve sonra sana bir ayna verildiğini düşün. Ne biçim bir dehşete düşerdin biliyor musun? Bütünüyle yabancı bir yüz görecektin! Ve şimdi reddettiğin şeyi açık seçik anlayacaktın: Yüzün sen değilsin!"
BİR GÜN SEN OKURSUN DİYE YAZDIM HER ŞEYİ..
"Elinin üzerine damlayan yaşların yağmur olduğunu sandı ama yağmurun yanaklarında neden tuzlu izler bıraktığını hiç düşünmedi. Geldiği yoldan geri yürürken, boynu kırık bir dal gibi bükülmüştü. İstanbul'a tek bir damlanın bile düşmediği o gece yarısında, eve varana kadar silecekleri çalıştırdı."
Hande Altaylı
Hande Altaylı
GÖZLERİNİ SIMSIKI KAPAT
"Hiçbir kemik kırığı haddinden fazla başkasına güvenme yanılgısının neden olduğu kadar acı veremez."
John Verdon
AMA HANGİ KAPIDAN?
"Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalan bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir."
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalan bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir."
ARTIK DUDAĞIMDAN DÖKÜLEN TEK HECE..
"Dudağından yeryüzüne sadece bir ah düştü... Hiçbir vakanüvisin şerh düşmediği, mürekkep izlerinin olmadığı, tanığının bir kendi ve bir gece olduğu derin bir 'ah'."
Mürüvvet Sarıyıldız
Mürüvvet Sarıyıldız
HEM ÖLÜM HEM YAŞAM..
"Her gece ölüyorum. Sonra ölümden kaçıp yeniden canlanıyorum. Her yirmi dört saat, hem yaşam, hem ölüm."
Tezer Özlü
Tezer Özlü
SONSUZ UYKU..
"Yaşamım boyunca uykuyu beklediğim kadar hiçbir şeyi beklemedim. Ancak anlamsızlık ve acı sonsuz bir gelişigüzelliğe vardığı günlerde derin derin, uzun uzun çok yorucu uykuları uyudum. Yorgun, isteksiz ve umutsuz uyanıncaya dek."
Tezer Özlü
Tezer Özlü
SIRAT KÖPRÜM..
"Sadece önümde bir engel kaldı.
Her insanın hayatında geçmesi,
aşması gereken bir sırat köprüsü vardır.
Benim sırat köprüm karşımda duruyor."
Erol Çelik
Her insanın hayatında geçmesi,
aşması gereken bir sırat köprüsü vardır.
Benim sırat köprüm karşımda duruyor."
Erol Çelik
YABANCI
"Vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. Baktım, soytarıya dönmüşüm. Adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu."
Sadık Hidayet.
Sadık Hidayet.
12 Ağustos 2013 Pazartesi
11 Ağustos 2013 Pazar
YALAN/YELİZ/SONG
http://www.youtube.com/watch?v=e3PXHk6bF74
*Evet yine bu şarkı ama Yelizin sesini ve bu şarkıyı çok seviyorum.
*Evet yine bu şarkı ama Yelizin sesini ve bu şarkıyı çok seviyorum.
ACINI BİLİP/DUYAN GÜLEBİLİYORSA..!!!
Sen acılar içinde kıvranırken, seyrediyorsa,
Sen bağırırken duyuyor ama dinlemiyorsa,
Sen ağlarken o gülebiliyorsa,
Sen durdururken hayatını o devam ediyorsa,
Sen aşıksın O değil..
Sen aptalsın O değil..
Aç mezarını ve göm kendini Lyrete..
Emr El Canvar
Sen bağırırken duyuyor ama dinlemiyorsa,
Sen ağlarken o gülebiliyorsa,
Sen durdururken hayatını o devam ediyorsa,
Sen aşıksın O değil..
Sen aptalsın O değil..
Aç mezarını ve göm kendini Lyrete..
Emr El Canvar
CIEN ANOS DE SOLEDAD
"çünkü o anda güzel remedios'un ruhunun gökyüzüne uçusu başlamıştı. O sıralarda nerdeyse tamamen kör olan ursula bu belirgin esintinin ne olduğunu anlayabilen tek kişi oldu ve çarşafların ucunu koyvererek güzel remeidos'un kendisiyle birlikte havalanarak uçuşan çarşaflar arasında el sallayışını seyretmeye koyuldu. çarşaflar ve güzel remedios, dalya çiçeklerinin, ağustosböceklerinin arasından yükseldiler, saat dördü vurduğunda en yükseklerden uçan kuşların bile erişemeyeceği bir yükseklikte gözden kaybolup gittiler."
KISIK SESLİ YALNIZLIK..
”Bir giden, bir dönen, sonra yeniden giden
Şiire dönüşen bir yalnızlıksa bu da
Bir sen varsın, ordasın, kısık sesli yalnızlık…”
O'NUNLA SUSMAYI BİLE ÖZLERSİN..
”hangi yok oluşun bir kıvılcımısın sen!
ve hangi sabahın güneşe doğan gerçeği?
bir bahaneye değiştiğin hangi an’ın geçmişi
ve hangi yüz yılın özlem duyulan sohbetisin sen!…”
ve hangi sabahın güneşe doğan gerçeği?
bir bahaneye değiştiğin hangi an’ın geçmişi
ve hangi yüz yılın özlem duyulan sohbetisin sen!…”
BİR CEZA KADAR GÜZEL/DİN..
“Yanımdaki iskemleye oturdu, gözünü uzaklara dikti..
çekmeye can atılan bir ceza kadar güzeldi…”
__ Tomris Uyar
çekmeye can atılan bir ceza kadar güzeldi…”
__ Tomris Uyar
CANIM YANIYOR..
"Parmak uçlarıma hapsettim seni…
Dokunduğum her yerde seni hissediyorum,
Canım yanıyor…"
__ Cemal Süreya
Dokunduğum her yerde seni hissediyorum,
Canım yanıyor…"
__ Cemal Süreya
I SAW THE ANGEL IN THE MARBLE AND CARVED UNTIL I SET HIM FREE..
"Mermerin içinde hapsolmuş meleği gördüm ve o serbest kalana kadar mermeri yonttum"..der Michelango..ben neden senin içindeki meleği serbest bırakamadım..mermer gibi sessizliğin.. acımasızlığın..sertliğin..!!!Kırdım, kestim, yonttum, törpüledim..olmadı..olmadı..günlerdir, aylardır, yıllardır hiçbir heykeltraşın emek veremeyeceği kadar emek verdim..olmadı..olmadı..olmadı..mermerden bir heykel oldun sadece..soğuk, suskun, duygusuz..ben mi iyi bir sanatçı değildim, sen mi "aşk"ın asla yontamayacağı bir taştın?
VE BİR ÇOCUĞUM..BU KADAR..!!!
ŞAİR VE HAİN:"EZRA POUND"
İn the station of metro..
"the apparition of these faces in the crowd;
petals on a wet, black bough."
bir metro istasyonunda
"kalabaliktaki bu yüzlerin hortlaklari;
islak, siyah bir dal üzerindeki taç yapraklari."
*cehenneme övgü kitabından "çağımızın büyük "uygarlıklarının" hainlerle ilişkisine örnekler" başlığında pound hakkında:"amerika birleşik devletleri: tanrı'ya güveniriz) karşısında:ezra pound: (şair ve hain) diye yazar.
*İmagism akımı öncüsü.
"the apparition of these faces in the crowd;
petals on a wet, black bough."
bir metro istasyonunda
"kalabaliktaki bu yüzlerin hortlaklari;
islak, siyah bir dal üzerindeki taç yapraklari."
*cehenneme övgü kitabından "çağımızın büyük "uygarlıklarının" hainlerle ilişkisine örnekler" başlığında pound hakkında:"amerika birleşik devletleri: tanrı'ya güveniriz) karşısında:ezra pound: (şair ve hain) diye yazar.
*İmagism akımı öncüsü.
10 Ağustos 2013 Cumartesi
ERKEK ALDATTIĞINDA NE HİSSEDER?
"..günah ve sabah... bu gerçekten kötü bir ikilidir.. sabahlar, genellikle akşam yenilen herzeyle yüz yüze gelmenin ve hesaplaşmanın vaktidir. O yüzden vicdan azabıyla gelirler (aslında herze gündüz yenmiş olsa da fark etmez. olayın ağırlığını hissetmek için, nedense üzerine bir uyuyup uyanmak gerekir).Daha gözlerinizi açamadan, önce utanç gelip çöreklenir içinize, uyanmak istemezsiniz. ardından artık Allah ne verdiyse, kendinden nefret etme, kahrolma, kendini suçlama, hepsi teker teker kurulurlar yerlerine..bazen işi öyle abartırlar ki, insanın tövbekar olacağı gelir. Allah'tan insanoğlu kendini hoş görmeye fazlaca eğilimlidir de bu ızdırap çok uzun sürmez. kendini yargılayan kişi, tüm tahrikleri, hafifletici sebepleri dikkatle ele alır, başkasına asla göstermeyeceği bir incelik ve titizlikle en ufak detayı bile hesaplar. sosyolojisi psikolojisi işin içine girer, gerekirse çocukluğa kadar inilir..ta ki aranan bahane bulunana kadar...Ama bulunan tüm bahanelere rağmen, bu hesaplaşmanın sonunda O'nun gözleri gelir aklına..kendisini her şeyden çok seven kadının..yaşattığı tüm acılara rağmen, yalanlarına rağmen,kendisinden vazgeçmeyen..O'nu görmemeye, sesini bile duymamaya bile katlanan,hep O'nu bekleyen..bir başka erkeği asla düşünmeyen, istemeyen, yanına yaklaştırmayan o kutsal kadının bakışları..bir çocuk kadar masum..hep aynı soruyu duyar kafasının içinde:"Ben sana bunu yapmazdım..sen bana bunu nasıl yapabildin?"
Hande Altaylı
LE SOLEIL NI LA MART NE SE PEUVENT REGARDER EN FACE
"le soleil ni la mort ne se peuvent regarder en face."
güneşin ya da ölümün yüzüne doğrudan bakamazsın!!
Irwın Yalom
güneşin ya da ölümün yüzüne doğrudan bakamazsın!!
Irwın Yalom
ARAMAKTAN DEĞİL, BULMAKTAN VAZGEÇ..
"gerçek bir kadın için gerçek bir aşk ; her yerdedir ve hiçbir yerdedir. aşk da budur zaten.. başka bir şey değil. aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç!"
Murathan Mungan..
Murathan Mungan..
"ASHAB_I KEHF" BEDENLER..
"..Her gece ruhlarımız ten tuzağından azad edilir..kafeslerinden kurtulurlar ve kimsenin hükmü altında bulunmadan, kimseye hükmetmeden hürriyete kavuşurlar.. uykuda ne acı, ne kazanmak ve ne de kaybetmek endişesi vardır. ne de şunun bunun hayali...arif olan zatın hali uyanık iken de işte böyledir. yani arif olan uyanık iken de dünyaya karşı uykudadır. Allah, ashab-ı kehf hakkında : 'onlar uykudaydılar.' tabirini kullanmıştır. bu nasıl olur deme. onlar gece gündüz dünya hallerine karşı uykuya dalmışlardır.
BİR YÜREĞİN ÖLÜMÜ/Stunden aus dem Leben einer Frau Untergang eines Herzens/
"Tüm acılar korkaktır. Daha güçlü olan yaşama isteği karşısında geri çekilir. Yaşam isteği, ölüm tutkusundan daha güçlüdür. Öldüğünü öğrendiğimde hiç canım yanmadı. Belki garip gelecek ama onu bir daha göremeyecek olmak egomu tatmin etmişti. Lütfen birşey söylemeyin. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim..."
Odadan çıktığımda yıllardır beklenilen bir sırrın artık ortağıydım...
Zweig
KENDİNİ BİLE ALMADAN YANINA GİT..
Theodor:
Ne kadarınız gercek sizin?
ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Biktiginiz olmuyor mu kendi yalanlarinizdan,
hic kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu,
kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
istemiyor musunuz,
butun yalanlarinizdan uzak bir yere?
Soyle rahatca butun duygularinizi,
butun dusuncelerinizi soyleyebileceginiz bir diyara,
kendinizi bile yaniniza almadan."
Zweig
Ne kadarınız gercek sizin?
ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Biktiginiz olmuyor mu kendi yalanlarinizdan,
hic kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu,
kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
istemiyor musunuz,
butun yalanlarinizdan uzak bir yere?
Soyle rahatca butun duygularinizi,
butun dusuncelerinizi soyleyebileceginiz bir diyara,
kendinizi bile yaniniza almadan."
Zweig
DİNLEN ARTIK RUHUM..
Theodor:
"Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
En çılgın hayallerini...
En çağıltılı kahkahalarını...
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman,
'dinlenin biraz' diyeceksin.
Onları şefkatle dinlendireceksin.
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.."
Zweig
"Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
En çılgın hayallerini...
En çağıltılı kahkahalarını...
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman,
'dinlenin biraz' diyeceksin.
Onları şefkatle dinlendireceksin.
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.."
Zweig
"AŞK"IN SORULARI..
"Acaba beni seviyor mu’ sorusu, ‘savaş çıkacak mı’ sorusundan daha heyecan verici gelirdi size..
Sevildiğinizi öğrenseniz, bu kez de ‘yeteri kadar sevilip sevilmediğinize’ takılırdı aklınız. Ah, biliyorum, hiçbir kadın ‘yeterince’ sevilemez. Sarah Bernard, boşuna 'Aşk oburluktan ölür, ' demiyor.
Biliyor musunuz, Tanrı erkeklere ‘yaşanan günü’, kadınlara ise geçmişle geleceği armağan etti.
Siz yaşanan anla pek ilgilenmezsiniz, geçmişin hesaplaşması ya da geleceğin endişesi vardır sizde. Onun için size ‘o an’ hiç yetmez. Siz geniş bir zamana yayıldığınız için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar..
İmkansıza yazılan noksan sözler..
Sevildiğinizi öğrenseniz, bu kez de ‘yeteri kadar sevilip sevilmediğinize’ takılırdı aklınız. Ah, biliyorum, hiçbir kadın ‘yeterince’ sevilemez. Sarah Bernard, boşuna 'Aşk oburluktan ölür, ' demiyor.
Biliyor musunuz, Tanrı erkeklere ‘yaşanan günü’, kadınlara ise geçmişle geleceği armağan etti.
Siz yaşanan anla pek ilgilenmezsiniz, geçmişin hesaplaşması ya da geleceğin endişesi vardır sizde. Onun için size ‘o an’ hiç yetmez. Siz geniş bir zamana yayıldığınız için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar..
İmkansıza yazılan noksan sözler..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)