*Bu yukarıda ki sözle biraz paradoksal olacak ama inançlarımızı da delillendirmek zorunda mıyız?William Clifford'ın " İnanç Ahlakı"nda yer alan çok bilinen bir öykü vardır.Bir gemi sahibi, denize bir göçmen gemisi göndermek üzeredir. Gemisinin eski, yapımının da kötü olduğunu, sık sık onarım gerektirdiğini, denize açılmayacak kadar kötü bir halde olduğunu söylerler. Ama o gemisinin defalarca yolculuğa çıktığını, sağlam olduğunu ve bu kimsesiz insanları Tanrının da koruyacağını düşünür. Bu seferin kazasız sonuçlanacağına tüm kalbiyle inanır..ama gemi batar, göçmenler ölür.Ne söyleyebiliriz bu adam için? Elbette ki, onca insanın ölümünden sorumlu olduğunu. Gemisinin sağlamlığına içtenlikle inanmış olduğu doğru; ne var ki inancının içtenliği onu hiçbir şekilde haklı çıkaramaz; çünkü öylesi bir kanıta inanmaya hiçbir hakkı yoktu. İnancını sabırla araştırmak yoluyla dürüstçe edinmemiş, kuşkularını baskılamakla yetinmişti. Blaise Pascal'ın dediği gibi :"Kalbin, aklın bilmediği nedenleri vardır." ama aklı reddeden çözüm çözüm değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.