*1001 gece masallarını hepimiz biliyoruz.Çin'den Kuzey Afrika'ya uzanan ve Çin, Çin Hindi, Hindistan, İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır'ı kapsayan bir alanda anlatılan Binbir Gece Masalları, ilk kez Antoine Galland tarafından düzenlenip Fransızcaya çevrilerek dünyaya tanıtılmış ve "çerçeve öykü" tekniğiyle de, hem geçmişte hem de günümüzde, dünya edebiyatını en çok etkileyen kitapların başındaki yerini korumuş bir eser. (Şehrazat'ın binbir gece boyunca Hükümdar Şehriyar'a anlattığı masallar.) Ama bunun kadar ---bizim ülkemizde- bilinmeyen iki aynı tür eser daha var.Biri "‘ Canterbury Masalları ’, diğeri de Boccaccio‘nun 'Decameron‘u. Canterbury Masalları ’, İngiliz edebiyatının erken tarihlerinde (14.yy) yazılmış bir başyapıt. ve İngilizce’nin ilk yazılı eseri olması bakımından büyük önem taşıyan, içeriği zindandaki kölelerin masallarıyla zenginleştirilmiş masal kitabı . (Shakespeare’den önceki en büyük İngiliz şair olarak İngiliz yazarların ‘ bizim Homeros’umuz, Goethe’miz ‘ sıfatlarıyla andıkları, birçoklarına göre ‘ Sevgililer gününün isim babası’ olan Geoffrey Chaucer tarafından yazılmış.) Decameron ise tüm eserler Latince yazılırken halk dili olan İtalyanca yazılmış ve düz yazının temelini atmış,veba salgınından kaçmak için bir araya gelen yedi kadınla üç erkeğin kendi aralarında sırayla anlattıkları yüz öyküden oluşan bir eser. Masallar iyidir, masallar kahramanların ve iyilerin en azından orada kazandığını görmenin sevincidir, ve en önemlisi masal hayal gücünün gelişmesinin ilk adımıdır: ‘Masal dinlememiş çocuklar, büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler’ deyişi bundandır Cemal Süreyya’nın. O yüzden 1001 nci gece hiç gelmesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.