"..Dokunduğu her şeyi yüceltmeye kalkışan ama -kendi mükemmeliyetçiliğinden olsa gerek ya da beceriksizliğinden- sonra yıkan, üstelik yıktığının altında en evvel kendisi kalanlara özgü bir yorgunlukla yorulur muydun? Camı ancak elmas keser, elması kesen de yine elmastır biliyorsun.Taş ise camı kesmiyor, kırıyor..cam kırıkları ellerinde, ortalığı temizlemek de sana kalıyor, öyle yorgunsun…yüzünden artık yorgunluk belli olmuyor, işte o kadar yorgunsun.."
*"..şimdi sen çok yorgunsun. her gün daha az şaşıracak daha az sarsılacak kadar. bütün eski defterleri kapatacak ama yeni bir sayfa da açamayacak kadar..bir ömür boyu can taşır gibi saklanmış sayfaları bulup çıkaramayacak, emanet cümlelere sığınacak kadar. anlatmak değil susmaktan. yaşamaktan değil yaşamamaktan. o kadar yorgunsun…ne kadar çok şeyi unuttuğunu anlıyorsun.ama senin unuttuklarını bir başkası hatırlıyor. çok yorucu olmalı. neticede dokunduğu her şeyi küle çeviren bu arada kendisi de küle dönen sonra küllerinden doğmakla yazgılananlara mahsus yorgunlukla yorgunsun. oysa yeniden doğmak falan istemiyorsun.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.