Translate

4 Mart 2014 Salı

'Sen May, korunanlardan birisin; İçinde Tanrı'nın bütün kötülüklerden sakındığı bir melek var..'' Halil Cibran

*'' Tüm insanlar içinde ruhuma ve gönlüme en yakın olan kişi sizsiniz ve bizim ruhlarımız ve gönüllerimiz asla tartışmadı. Sadece düşüncelerimiz, ki düşünceler edinilirler... Üzgün, yalnız ve tek başıma olduğum zaman veya mutlu, heyecanlı veya hayat dolu olduğum zaman O'nu düşünmem yeterli. Onun yanında dağın zirvesine yürümem ve ona arada sırada, "Siz benim yoldaşımsınız, evet, siz benim yegane yoldaşımsınız" demem yeterli.’’*

* Bütün bunlarla ne demek istediğimi gerçekten bilmiyorum. Ama senin sevdiğim olduğunu ve sevgiye saygı duyduğunu biliyorum… Bu düşünceleri sana itiraf etmeye nasıl cesaret edebiliyorum? Böyle yaparak onları yitiriyorum. Yine de bunu yapmaya cesaret ediyorum. Tanrıya şükürler olsun ki, bunları söylemeyip yazıyorum, çünkü şimdi şu anda burada olsan, hemen geri çekilip uzunca bir süre senden kaçarım ve söylediklerimi unutuncaya kadar da beni görmene izin vermem.”

* İiki insan, bu kadar uzun yıllar boyunca, sadakatle birbirini sevebilir mi?Cibran (Halil Cibran. Lübnan Beşari’de 1883’te doğan Cibran henüz on iki yaşındayken, annesi ve kardeşleriyle önce Amerika’nın Boston kentine; sonra New York’a yerleşmiş Lübnanlı bir yazar) ile May (May Ziyade denebilir ki, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Arap edebiyatındaki ilk kadın yazardır. Daha çok duygusallıkla çevrelenmiş denemeleriyle bilinir. Entelektüeldir, ayrıca gazete yöneticisidir bir dönem); işte bu sorunun akıl almaz ''evet’’ idir majiskül harflerle. Doğu’nun gizli bahçelerinde hiç karşılaşmadan ama iç içe gezinen eflatun boyunlu iki güvercinin ''evet’’ idir ki bu, direnmeden teslim olunan bir tatlı ''kader’’ dir 

*"..eğer bundan sonra bir daha tartışırsak (eğer bundan kaçınamazsak tabi) daha önceleri her bir "savaştan" sonra olduğu gibi ayrı ayrı yollarımıza gitmeyelim.
Tüm farklılıklarımıza rağmen, tartışmadan sıkılıp da gülmeye başlayana kadar ya da tartışmanın kendisi bizden bıkıp da bizi başını sallayıp yalnız bırakana kadar, aynı şekilde ve aynı çatı altında kalalım.’’ Diye seslenir Cibran May Ziyade’ye..

*Halil Cibran 10 Nisan 1931 Cuma günü New York’ta öldü. Daha sonra Ağustos’ta Beyrut’a getirilen naaşı Lübnan ‘da büyük bir törenle Beşari’ye Mar Sarkis Manastırı’nın eski şapeline götürüldü. Cibran’ını kaybeden May, Dr. Joseph Ziyade’ye yazdığı mektupta, ölçüsüz acısına şöyle tarif getirmeye çalıştı:

“Hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim, hiçbir kitapta bir varlığın bu çektiğim kadar büyük bir acıya katlanacak gücü bulacağını okumamıştım…”

Cibran’ın hayatından çekilmesiyle, ondokuz yıldır hayatını dolduran adamın yerini almış ıssızlığında May’in durumu günden güne kötüye gitti..intihara bile kalkıştı. Bu girişiminin ardından yakınları onu Mısır’dan alıp Lübnan’a götürdü. Bir süre akıl hastanesinde kalacaktı; deliliğin eşiğinden döndü adeta. Arkadaşlarının desteğiyle edebiyat çalışmalarına geri döndüyse de Lübnan’ı çok sevmesine rağmen 1939’un başlarında döndüğü Kahire’de iki buçuk yıl sonra 1941 yılında öldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.