Translate

14 Eylül 2018 Cuma

-Sen hiçbir şey görmedin Hiroşima’da.

*---Her şeyi gördüm.Hiroşima'da..
--Sen hiçbir şey görmedin Hiroşima’da…
---Her şeyi gördüm. Her şeyi. Hastaneyi gördüm, eminim gördüğüme. Bir hastane var Hiroşima’da, nasıl görmemiş olabilirim.
---Hiroşima’daki hastaneyi görmedin. Hiçbir şey görmedin Hiroşima’da.
---Dört kez müzede…
---Ne müzesi Hiroşima’da?
---Hiroşima’da dört kez müzede dolaşan insanları gördüm. Dalgın dalgın dolaşan insanları, fotoğraflar…
Birleştirilen kanıtlar arasında, başka bir şey olmadığı için.
Bilgi veren yazılar arasında, başka bir şey olmadığı için.
Dört kez müzede, Hiroşima’da. İnsanlara baktım.
Dikkatle demire baktım, yanan demire. Kırık et ve kemikmiş gibi yara alabilen demire.
Demet biçimi almış şişe kapaklarına, kimin aklına gelirdi.
Çiçeği burnunda acısıyla, dirliğini yitirmeden yüzen insan derisine.
Taşlara, yanık taşlara, parçalanmış taşlara.
Bir sabah uyanıp da saçlarının döküldüğünü gören, kemikleri seçilemeyen Hiroşimalı kadınların başlarına.
Sıcaktan yanıyordum Barış Alanı’nda. Barış Alanı’nda 10 bin dereceydi ısı. Biliyorum güneşin kaç derece olduğunu Barış Alanı’nda. İnsan nasıl bilmez.
---Sen hiçbir şey görmedin Hiroşima’da.

**6 Ağustos 1945, little boy isimli bir atom bombası yerel saat ile 08:15’de Japonya’nın batı şehri olan Hiroşima’ya Amerika tarafından atılır. Günlerden pazartesi olması ve sabahın en yoğun saatlerine denk gelmesiyle ortaya insanlık tarihinde o zamana kadar eşi benzeri görülmemiş bir katliam çıkar. 
1959 yılında, Fransız yeni dalga yönetmenlerinden Alain Resnais de Marguerite Duras 'ın senaryosu ile bu filmi çeker.Savaş sonrasında, bir barış filmi çekmek için Hiroşima’ya giden Fransız Riva, orada mimar bir Japonla tanışır-Lui-. İkisi de birbirlerinin isimlerini bile bilmeden bir ilişki yaşarlar ve bu aşka dönüşür. Filmin ilk 15 dakikası, bir belgesel havasında Hiroşima olayından görüntüler var ve yine başında karakterlerin yüzlerini görmeden aralarında geçen bir konuşma var. Riva gibi biz de seyirci oluyoruz. Hiroşima olayını bilen, acısını hissetmeye çalışan ama bir süre geçtikten sonra bu vahim olayın acısına alışan ve alışmaktan korkmaya başlayan…ve beni en çok etkileyen repliklerden biri de bu sahnede geldi. : -Hiroşima ne demekti senin için Fransa’da ?-Savaşın sonu ama gerçekten sonu… şaşkınlık… nasıl göze aldılar diye… nasıl başardılar diye şaşkınlık. Sonra bizler için bilinmeyen bir korkunun başlangıcı… sonra aldırışsızlık… sonra da bu aldırışsızlığın korkusu." Riva bunları söylediğinde kendi iç sesimi duyar gibi oldum. Biz de acıların müzesinde gezen , gördüğünü , anladığını iddia eden Riva'larız belki de..gerçi Riva bir sahnede görmenin öğrenileceğini söylüyor ama görmek işte görmek sadece..Bir sahnede japonların elinde bir pankart var:"Saygımızla cezalandırıyoruz" diye orada bana bir trak geldi..geldi ve gitmedi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.