Translate
14 Ocak 2018 Pazar
VE NEDİR İYİ PHAEDRUS..
Ve nedir iyi, Phaedrus,
ve nedir iyi olmayan –
Bunu söyleyecek birine ihtiyacımız var mı?.."
ve nedir iyi olmayan –
Bunu söyleyecek birine ihtiyacımız var mı?.."
Robert M. Pirsig/Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
*
Kült" bir kitabı anlamak kadar anlatmak da zor. Ama önce kitapla ilgili çok ilginç bir dipnot: Pirsig'in kitabı çıkartma teklifini geri çeviren 121 yayıncıdan sonra yalnızca tek bir yayıncı çok komik bir avans önermiş ve kitap öyle çıkmış ve sonrası malum:
**Kitabı önce felsefi bir deneme sandım ama sonra otobiyografik tarafı da olduğunu anladım. Çünkü kitapta anlatıcı, anlatıcının on bir yaşındaki oğlu Chris ve iki arkadaşıyla Minnesota’dan California’ya yaptıkları on yedi günlük motosiklet yolculuğunun üzerine kurulan romanda Chris'in yazarın kendi oğlu olduğunu anlıyorsunuz. (Bıçaklanarak öldürülmüş gerçek hayatta ve yazar romanda:"Her şeyden çok, alışkanlığın verdiği bir güçle sürdürüyorum yaşamayı.”diyerek bu deneyimi/yas sürecin,/ sonrasını da özetlemiş aslında.)Felsefi tarafı ise kitabın alt ben olan Phaedrus'dan kaynaklanıyor. Yolculukta sürekli anlatıcı ile birlikte oluyor ve rüyalarına giriyor.(Phaedrus ilk olarak Platon'un Mektuplarında geçen kurgusal kahramanlardan birisiymiş. Pirsig bu karakteri Platon'dan hareketle oluşturmuş. Grekçe'de "kurt" anlamına geliyormuş. Belki tüm yolculuk boyunca onları takip etmesi nedeniyle bu isim seçildi diye düşündüm.) Kitabın neredeyse tüm sayfalarını çizdim ve sevdim. Bu kitabın devamı sayılacak olan "Lila" yı da okunacaklar listesine ekledim..:)))
ANLAT..
Ilsa: Sana bir hikaye anlatabilir miyim, Rick?
Rick: Sonu "hüzünlü" mü bitiyor?
Ilsa: Sonunu henüz bilmiyorum.
Rick: Anlat. Belki anlatırken, bir son aklına gelir.
Rick: Sonu "hüzünlü" mü bitiyor?
Ilsa: Sonunu henüz bilmiyorum.
Rick: Anlat. Belki anlatırken, bir son aklına gelir.
"Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır…" Arthur Schopenhauer. ..
*Arthur Schopenhauer Felsefesinde Aşkın Metafiziğinde yer alan teoriye göre herkes kendisinin tersi özelliklerine veya kendisinde eksik olanı tamamlayan eşler arar ki bir sonraki kuşak evrimsel açıdan kendisinden daha üstün olsun. Schopenhauer'a göre çok kısa bir ömrümüz olduğunu bildiğimizden güdülerimizle hareket ederiz ve yeni bir nesil bizi devam ettirsin isteriz. Herhangi birini beğendiğimizde yüzü güzel diye düşünürken aslında düşündüğümüz, ikimizin çocuklarının nasıl olacağıymış. O yüzden kendimizde eksik, kusurlu ne görürsek karşımızda ki kişide o özellik yer almasın istermişiz. Mesela sarışınların esmerlerden, hoşlanma nedenini de bu teori ile açıklıyor. Ben açıkçası bu teoriye katılamadım.
"Buradayım." Jonathan Safran Foer
*"Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi.
"İbrahim!" diye seslendi.
İbrahim, "Buradayım!" dedi."/Yaratılış, 22:1
"İbrahim!" diye seslendi.
İbrahim, "Buradayım!" dedi."/Yaratılış, 22:1
**Sınanan İbrahim, Tanrı’dan gelen nidayı duyduğunda, “Buradayım” der. Efendim ya da buyurun değil. Buradayım. ..(Ortada kutsal bir ses olmalı ve bir de cevap veren. Bu cevap veren, her şeye hazır olduğunu,belli edecek kadar inanmalı karşısındakine.)
***Çok büyük kalemleri okuduğumda Hugo gibi, Tolstoy gibi, keşke onların yaşadığı zamanda yaşamış olsam diye üzülürdüm ama ilk defa bir dehanın doğuşuna tanıklık eden bir zaman diliminde yaşadığımı hissediyorum. Foer'e "Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın"da başlayan hayranlığım şimdi okumakta olduğum "Burada"yım ile devam ediyor. 1977 doğumlu olduğunu düşününce seviniyorum daha uzun yıllar yazsın ve ben okuyayım..
DAHA DOĞRU
"Erkek ya da kadın, ikisinin de bildikleri doğrudur. Ama kadının tahmin ettiği her şey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur..."
Bob Marley
BENİM İÇİN HAYAT/HADRİANUS
"Hayat benim için, eğitebildiğin kadar eğittikten sonra, hareketlerine boyun eğdiğin bir attır."
Hadrianus'un Anıları, Marguerite Yourcenar
*
Marguerite Yourcenar'ın kaleme aldığı Hadrianus'un Anılarını okuyorum. (İmparatorun anıları kurgulanmış.) Roma İmparatorluğu tarihinde Nerva-Antonine hanedanında ve “Beş İyi İmparator” olarak anılanların arasında, bize de yabancı bir isim değil çünkü İmparatorluğun her yerine gitmiş ve gittiği yerde de adına bir eser inşa edilmiş. Mesela Edirne'de Hadrianus Kapısı. (Bu dönemin imparatorların çok başarılı olmasının nedenlerinden biri imparatorluğun babadan oğula değil, imparatorun seçkin bir çevreden en iyi yetişmiş adayı “evlat edinip” varis olarak belirlenmesiymiş./(Imperatori Adottivi. Mesela Trajan Hadrianus’u evlat edinmişti, Hadrianus ise Romalı bir aristokrat olan Aelius Caesar'ı evlat edinmiş.Aslında bakacak olursak tarihte yeri olanların pek çoğunun sıradan çocukları olmuş bence.Belki de İskender'in bir varisi olmalı ve bu Caesar gibi biri olmalıydı.) Yaşantısından çok etkilendiğim, kültürlü, adil. çok farklı bir tarihi kişilik oldu Hadrianus. Mesela şu sözü:"“Biz İmparatorlar Ceaesar değiliz; biz devletin memurlarıyız. Bir gün, sonuna kadar dinlemeyi reddettiğim bir davacı kadın, onu dinlemeye zamanım yoksa, ülkeyi yönetecek zamanım da olmadığını söylediği zaman haklıydı. Ondan özür dilemem yalnızca biçimsel değildi”
"Resim sessiz şiir, şiir konuşan resimdir” Simonides
*"Van Gogh’un “zeytin ağaçları” isimli tablosu bir *konservatör tarafından mikroskopla incelendiğinde boyanın içinde bir çekirge keşfedilmiş.Sanat tarihçileri için bu durum normalmiş çünkü dışarıda yapılan resimlerde tuvale yapışan böceklere sıkça rastlanırmış. Bu sefer farklı olarak, resmin içinde çekirgenin gövdesi yokmuş ve etrafındaki boyada çırpındığını düşündürecek izler de saptanmamış. Tabi bu durumu **entomologlar açıklayabilirler ama
belki de Vonnegut'un dediği gibi: “Kehribar taşı içinde hapsolmuş böcekler gibi, biz de bu an’da hapsolduk. üstelik bir nedeni yok.”
belki de Vonnegut'un dediği gibi: “Kehribar taşı içinde hapsolmuş böcekler gibi, biz de bu an’da hapsolduk. üstelik bir nedeni yok.”
**Konservatör, resim, heykel gibi eski sanat eserlerinin nesiller boyu özelliklerini kaybetmeyecek şekilde korunması ve bakımından sorumlu görevli.
Vain, divers et ondoyant..
"Kendim tek başına, bendim! Uçsuz bucaksız bir boşluk ve derinlik. Hiçbir şeyin olmadığı, olamadığı!"
Vahiy Kitapları, William Blake
KÜÇÜK MUTLU GÜNEŞLER..
"Buraya,küçük mutlu güneşler koydum.
Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın."
Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın."
Birhan Keskin
SES KUMBARASI
"Hiçbir şeye sesini çıkarmazdı, ama içinde, sesini çıkarmadığı şeylerin sesi birikirdi. Bir ses kumbarası gibi tıka basa dolardı içi: Söyleyemediği, üzüldüğü, yokluğunu hissettiği, anlayamadığı, yüzleşemediği, kızdığı, alındığı, göstermediği gözyaşlarının sesiyle.."
Filiz Özdem - ‘’ Düş Hırkası ‘’
UFACIK BİR AN..
"Bir erkeğin içinden, hiç farkına varmadan gelip geçen şeyleri bir kadın inanılmaz bir çabuklukla yakalar; gözleri, onların peşine takılır, geçerken çizdikleri yol, hafızalarında silinmez izler bırakır.
Erkeğe gerçeklerin apaçık gösterilmesi gereken yerde, kadına ufacık bir an, hafif bir rüzgar, işitilmez bir ürperme yeter. "
Erkeğe gerçeklerin apaçık gösterilmesi gereken yerde, kadına ufacık bir an, hafif bir rüzgar, işitilmez bir ürperme yeter. "
Ivan Aleksandrovič Gončarov - ‘’ Oblomov ‘’
UMUT İYİ BİR ŞEYDİR..
"Unutma Red, umut iyi bir şeydir, belki de en iyisi ve iyi şeyler asla ölmez."
The Shawshank Redemption (1994)
PLAT IT SAM..
"Play it again Sam..play it, play as time goes by.."
Tekrar çal Sam, çal, zaman geçtikçe..
Casablanca
4'33"
*"Hiçbir ses kendini yok eden sessizlikten korkmaz; ve sese gebe olmayan sessizlik yoktur.” diyen ve devamında "Yaptığımız her şey müziktir" diye ekleyen John Cage'in çalışması olan 4'33" ilk olarak 29 Ağustos 1952’de Woodstock’ta (New York) piyanist David Tudor tarafından icra edilmiş. Tudor el yazısı partisyonu piyanodaki yerine yerleştirmiş her bölümün süresini ölçmek için bir kronemetreyi takip etmiştir. Nota metni, her biri değişik uzunlukta üç sessiz bölümden oluşuyordu; ama bunların uzunlukları 4 dakika 33 saniye imiş. Tudor icranın başlangıcını, piyanonun kapağını indirerek gösterir. İlk bölümde ağaçların arasından esen rüzgarın sesi karışır. Piyanist hiç hareket olmayan 30 saniyenin sonunda kapağı kaldırarak ilk bölümün bittiği işaretini verir. Ondan sonra ikinci bölüm başlar, bu sırada çatıya yağmur damlaları düşer. Piyanist son bölümde piyano kapağını kaldırır ve indirir. Cage bundan sonrasını An Autobiographical Statement’da şöyle anlatır: “Halk fısıldaşmaya başladı; bazıları kalkıp dışarı çıkmak üzere arkaya yürüdü. Gülmediler yalnızca hiçbir şey olmayacağını anlayınca rahatsız olmuşlardı ve üstünden 30 yıl geçmesine rağmen bunu unutmadılar; hâlâ öfkeliler.Benim ne yaptığımı anlayamadılar."Açıkçası ben de anlayamadım. Deneysel bir çalışma mıdır veya Ali Sriati'nin:"Sanat varolandan kaçış" sözü gibi bu bir kaçış mıdır, Cage 20. yüzyılda kompozisyon yapmak için katı kuralların gerekli olmadığını en açık yüreklilikle kanıtlayan biri ve on iki ton müziğinin yaratıcısı olan eski hocası Arnold Schönberg'un, onun için dediği gibi bir besteciden çok bir mucit mi veya başkalarının dediği gibi bir soytarı mıdır onu da bilemedim. Sanırım yine aynı noktaya geliyoruz:Sanat sanat için midir, anlaşılmak için midir?
ÇAYIR KUŞU
"Ben bıktım üzülmekten. Çayır kuşu bahar günü ne kadar neşeliyse, ben de o kadar neşeli olmak istiyorum. "
Theo'ya Mektuplar, Vincent Van Gogh
GERÇEK
"Gerçek en güvenilir yalandır. Her şeyi anlıyorsan bir şeyleri yanlış biliyorsun demektir."
Jonathan Safran Foer/Buradayım
*Onuncu adam…. Dokuzumuz aynı bilgilere bakıp tamamen aynı sonuca ulaşırsak onuncu adamın görevi aynı fikirde olmamak. Ne kadar olanaksız görünürse görünsün onuncu adam diğer dokuzunun yanıldığı varsayımıyla araştırmaya başlamak zorunda…
Dünya Savaşı Z (World War Z) filminden
Jonathan Safran Foer/Buradayım
*Onuncu adam…. Dokuzumuz aynı bilgilere bakıp tamamen aynı sonuca ulaşırsak onuncu adamın görevi aynı fikirde olmamak. Ne kadar olanaksız görünürse görünsün onuncu adam diğer dokuzunun yanıldığı varsayımıyla araştırmaya başlamak zorunda…
Dünya Savaşı Z (World War Z) filminden
Zugzwang
"Seçilen her yol doğrudur. Yaşananlar bambaşka bir şekilde olsaydı bile aynı anlam ve değeri taşırdı.."
Mr. Nobody Filminden.
*
*Zugzwang :Bazı kelimeler kara delik kadar uçsuz bucaksız, derin.Orijinali Almanca olan zugzwang kelimesi, satranç oyunundan türeyip diğer dillere aynen geçmiş bir kelimedir. Harekete zorlamak anlamına gelir.Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamleyapmamak olursa, buna zugzwang denir. Satrançta hamle yapmamak mümkün değildir. Pas geçemezsiniz. Hamle yaparsanız; oyunu kaybedeceğiniz andır Zugzwang. Yaşarken gelinebilecek en kötü zamanlardan biri de; seçim yapamıyor ya da seçim yapabilecek bir çıkış yolu bulamıyor olduğumuz anlardır kuşkusuz. Siz durursunuz, bir an durmak ve her şeyin de durmasını istersiniz. Oysa zaman akmaktadır
KAZANMAK
'Phaedrus, *Thoreau’dan bir satır anımsadı: “Bir şey yitirmeden asla bir şey kazanamazsın.”
Robert M. Pirsig/Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
*
Walden gölü kenarında kendi inşa ettiği bir kulubede "Walden" isimli kitabını yazan (Kitabın ön yazısı da çok ilginç:"Bu kitapta kendimden bahsettim evet, kendimden daha iyi tanıdığım biri olsaydı bunu yapmazdım" :))), hayat felsefesi:Basitleştir, basitleştir, basitleştir olan, sivil itaatsizlik yazısı ile meşhur yazar ve şair Henry David Thoreau.
PRUSYA KANUNLARI
"Prusya Kanunları neyse ben ve hayatım da oyduk:Kurallar ve detaylar...kurallar ve detaylar..."
Nancy Beaule
*
Corpus Luris Fredericianum veya Prusya Kanunları; Büyük Friedrich tarafından hukukçu Suarez'e hazırlatılmış ve Büyük Friedrich'in ölümünden sonra 1794 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 17.000 madde ve paragraftan oluşan bu kanun, kazuistik metotla, o zamanın tabii hukuk anlayışını temel alarak hazırlanmıştır. En büyük özelliği sadece medeni hukuku değil, anayasa, idare, kilise ve ceza hukuklarını da içermesi ve hazırlanmış en geniş kapsamlı kanun olmasıdır.
**Oysa ki; "Çok bilinen bir kural vardır: ‘Kanunlar ayrıntılarla ilgilenmez.’ İnsanlar da zihinsel açıdan huzura kavuşmak istiyorlarsa, ayrıntılarla uğraşmayı bırakmak zorundadırlar.."
Dale Carnegie
FARK ETMEZ..
"Her şeyin gölge olduğunu bir kere fark edince, artık can acısa da bir acımasa da bir..O zaman bitmez zannettiğin her türlü çile de biter.Hem öyle bir biter ki artık bitse de fark etmez bitmese de fark etmez."..
.
Nazan Bekiroğlu
.
Nazan Bekiroğlu
SEN İNSANSIN..
"Kalbinde pırıl pırıl ümitler taşıyarak
dünyada bulutlar misali yaşayansın
sen insansın sen insansın sen insan...":
dünyada bulutlar misali yaşayansın
sen insansın sen insansın sen insan...":
Déjà rêvé..
*Deja Reve, Deja Vu, Jamais Vu gibi benzer fenomenlerden. Deja Vu: Önceden yaşa/n/mış hissi anlamını taşırken, Jamais Vu : Fransızca hiç görmedim demektir. Yaşanan bir durumun, tamamen yabancı geldiği, sanki hiç yaşanmamış gibi hissedildiği bir bellek yanılması. Deja Reve ise: Önceden rüyada görülmüş hissi olarak vuku bulan durumlar için kullanılıyor. Ben bunu rüyamda görmüştüm gibi..
13 Ocak 2018 Cumartesi
SEVGİ VE GÜÇ
"Sevgi, kendi içinde bir gücü barındırabilmelidir. İşte o zaman çekilmekten kurtulur, kendisine doğru çeker karşısındakini.."
Hermann Hesse, Demian
*Yaşayıp yaşamadığı kesin olmayan, Britanya mitolojisinin en önemli karakteri olan Arthur, Camelot kralıdır ve "Excalibur"da O'nun efsanevi kılıcı. Kılıç hakkkında da çeşitli mitler var. Sir Thomas Mali'nin Kral Arthur Efsanesi'ne göre Arthur, Kral Pellinore ile dövüşürken kılıcı kırılır ve Gölün Leydisi (Lady of Lake veya Angel Of Lake) tarafından Artur'a Excalibur verilir. Kral Arthur ölümünden sonra gölden yükselen bir el kılıcı kaparak gölde kaybolmuştur. İkinci mite göre ise; Merlin isimli Robert De Bora'nın şiirinde taştaki kılıç olarak geçer. Kral Arthur, kılıcı saplandığı taştan çekip çıkarır Daha önce o kılıcı saplandığı taştan defalarca çıkarmayı deneyen herkes başarısız olmuştur. Arthur diğerlerinin aksine kılıcı kendisine doğru çekerek değil iterek çıkartmayı başarmıştır. ittiiği için mi çektiği için mi bilmem ama ben şuna inanıyorum o kılıcın kaderinde Kral Arthur yazılı olduğu için taşın kalbinden söküp alabilmiştir..Shakespeare'in dediği gibi:"Bana ait olan bana gelecektir.."
OLUR MU?
"Yıkalım demiyorum, örmüşsün o kadar ama pencere mi açsak bu duvarlara, hem kuşları görürsün, belki çiçek koyarsın önlerine.Olur mu?..”
O KADAR..
"O kadar az biliyoruz ki,
o kadar çok sanıyoruz.."
o kadar çok sanıyoruz.."
Kuruntular Kitabı, Pablo Neruda
*
Kuruntular Kitabında Şilili şair Pablo Neruda'nın, bir diğer büyük Latin Amerikalı edebiyatçı, Jorge Luis Borges’le aralarında geçtiği rivayet edilen çatışmayı yorumlamasına bayıldım:) )):"Benim düşmanlarım başka, yazarlar değil. Benim düşmanlarım emperyalizm, kapitalistler ve Vietnam'a napalm bombası atanlar. Borges değil.Herkes Borges'le kavga etmemi istiyor diye onunla kavga edecek değilim. Eğer o bir dinozor gibi düşünüyorsa, bunun benim düşüncemle bir ilgisi olamaz. Ben onun modern dünyada olup biten hiç bir şeyi anlamadığını düşünüyorum o da benim hiçbir şeyi anlamadığımı düşünüyor. Demek, anlaşıyoruz."
**Hoşça kal, konuşacağız daha önce,
ya da sonra; hatırlamıyorum,konuşuyorum, dinlediğim yok,
sorular soruyorum kendi kendime
ve asla yanıtlamıyorum."
Kuruntular Kitabı, Pablo Neruda
YALAN
"İki temel yalan vardır: “Doğruyu söylüyorum”, diyen yalan ve “Söylemem” , diyen yalan."
Cahil Hoca, Jacques Ranciere
*
"Kitabın kahramanı Jacotot Belçika'da Fransız edebiyatı okutmanı olarak çalışmaya başlayan biridir. Tek kelime Fransızca bilmeyen Flamanlara, kendisi de tek kelime Flamanca bilmediği halde hocalık etmek zorundadır... İkidilli bir Fénelon baskısı koşar imdadına; "öğrencileri"nin kendi kendilerine Fransızca ve Telemak'ı öğrenmelerine rehberlik eder. İnsanın bilmediğini de öğretebileceğini gösteren bu tuhaf deneyin sezdirdiği kaçınılmaz sonucu anlamakta hiç gecikmez Jacotot: Bilen ile bilmeyenin, öğreten ile öğrenenin, kol emekçisi ile zihin emekçisinin, kısacası zekâların eşitliği."
**Ve beni en çok çarpan kısım:"Büyük Fransız şair Racine, Euripides ve Vergilius'u papağan gibi ezberlemiştir. Onları tercüme etmeye çalışmış, ifadelerine ayırıp başka şekillerde yeniden birleştirmiştir. Şair olmanın iki defa tercüme etmek olduğunu bilirdi: Bir annenin acısını, bir kraliçenin gazabını veya sevgilinin öfkesini Fransızcaya tercüme etmek demek, Euripides veya Vergilius'un bu DUYGULAR için… Bilinir ki ŞİİRİN bütün gücü iki edimde toplanır: TERCÜME VE KARŞI-TERCÜME.."
"Age guod agis/ yaptığını yapmaya devam et.." Jacques Ranciere
*"Her birimizin kendi içimizde ki bene şunu söylemek yeter: Age guod agis, yaptığını yapmaya devam et, "yapmayı öğren, kendini tanı, doğanın seyri budur."
SANA KOŞMAK
"Ben iki kişi olsam, yani iki parça; bir felakete uğrasam öteki parçamdan evvel sana koşardım.."
Hür Şehrin İnsanları, Kemal Tahir
HİCRET
"Hicreti Mekke'den Medine'ye göç etmekten ibaret sanıyor kimileri. Hicret; “Kavuşmak için terketmektir.”, Hicret:"Kötülükten iyiliğe geçiştir.", Hicret:"Rabbim beni senden uzaklaştıran ne varsa onu benden uzaklaştır" diye dua etmektir.."
*Arapça kökenli hicret kelimesi :“terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelir. Ancak bu kelime daha çok “bir yerin terk edilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır.
*Arapça kökenli hicret kelimesi :“terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelir. Ancak bu kelime daha çok “bir yerin terk edilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır.
RABBLERİ ONLARI KORUMUŞTUR.
"Fâkihîne bi mâ âtâhum rabbuhum ve vakâhum rabbuhum /Rablerinin verdikleri ile sevinçli ve mutludurlar, Rableri onları korumuştur.
Tur/18 Ayet.
"Yüzüncü Ad.." Amin Maalouf
*"Allah, 'el-ilah'ın hecelerinin kaynaşmış biçimidir ve yalnızca 'Tanrı' anlamına gelir."
** En sevdiğim kitabı Semerkant oldu Maalouf'un ondan sonra ki kitaplarını çok sevemedim. Yüzüncü ad aslında Baldassare maceralarının ilk defteri. 1666 yılında kıyamet kopacağı söylenmektedir. Dünyayı kurtaracak olduğu söylenen ise Allah'ın, Kuran'da anılan doksan dokuz adının, sıradan ölümlülere bildirilmemiş olan yüzüncüsüdür. (Hz. Nuh'un sadece bu kutsal ismi bildiği ve bu ismi zikrederek tufandan kurtulduğu söylenir.) Antika tüccarı Baldassare ve bu ismi bulmak için yaşadıkları..
** En sevdiğim kitabı Semerkant oldu Maalouf'un ondan sonra ki kitaplarını çok sevemedim. Yüzüncü ad aslında Baldassare maceralarının ilk defteri. 1666 yılında kıyamet kopacağı söylenmektedir. Dünyayı kurtaracak olduğu söylenen ise Allah'ın, Kuran'da anılan doksan dokuz adının, sıradan ölümlülere bildirilmemiş olan yüzüncüsüdür. (Hz. Nuh'un sadece bu kutsal ismi bildiği ve bu ismi zikrederek tufandan kurtulduğu söylenir.) Antika tüccarı Baldassare ve bu ismi bulmak için yaşadıkları..
HAYATIN SAHİBİSİN..
"Hiçbir şeyin olmadığında bile, küçük tatu, olağanüstü bir hazinenin sahibisin sen, hem de görülmemiş değerde bir hazinenin. Hayatın sahibisin! Ve hayat, küçüğüm, onu seveni sever.."
Seni Her Şeyin Mümkün Olduğu Bir Yere Götüreceğim, Laurent Gounelle
*
Tanrı daima tebdil-i kıyafet gezer kitabından sonra yazarın okuduğum 2 nci kitabı. Aslında sadece roman değil kişisel gelişim kitabı gibi.""Olaylar insanı aşmaz, insan olay karşısında kenara çekilir.", ""Her günü son günmüş gibi yaşa;telaş etmeden,her anın farkına varıp kendin olarak.","Kötülerden intikam almanın en iyi yolu, onlara benzememektir" gibi altı çizilesi sayısız satır vardı ve Elianta..nasıl desem başka bir dünyadan başka bir kadın..ne güzel bir karakter diye hayran olunası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)