"Baktım, eski Paris yok
Yazık bir kentin şekli daha çabuk değişiyor ölümlünün kalbinden
Paris değişir! Değişmez bendeki acılar,
Ve her şey, her zaman o eski haliyle kalır:
Yeni saraylar, eski mahalleler, yapılar
Sevgili anılarım, kayalardan da ağır...”
Yazık bir kentin şekli daha çabuk değişiyor ölümlünün kalbinden
Paris değişir! Değişmez bendeki acılar,
Ve her şey, her zaman o eski haliyle kalır:
Yeni saraylar, eski mahalleler, yapılar
Sevgili anılarım, kayalardan da ağır...”
Charles Baudelaire
*BİR KELİME, BİR ŞİİR, BİR ŞAİR.."Gentrification" tanımını sık sık girdiğim genel kültür soruları sorulan ve en hızlı doğru cevap vermek için yarışan katılımcıların olduğu bir internet sitesinde 2 gün önce duydum. Sonra da öğrenme yolculuğu yine başladı )))).İngilizce "gentrification" kelimesinin karşılığı olan ve Türkçede soylulaştıma ,seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme, kibarlaştırma,vb. kullanımları da olan kısaca orta ve üst sınıfların dar gelirlilerin yaşadığı, kent merkezlerindeki semtlere yerleşme süreci olarak tanımlanmaktaymış. İlk olarak, 1950’li ve 1960’lı yıllarda Londra ve New York gibi merkez ülke şehirlerinde karşımıza çıkan bu olgunun sadece belediyecilik, şehir yapılanması, mimarı bir terim olarak sınıflandıramayacağınızı derinleşen bir araştırma yapınca anlıyorsunuz. Bu olgunun ilk mimarı Baron Haussmann. III Napeleon Bonaparte imparatorluğunu ilan ettiğinde Baron Haussmana Paris'in tekrar inşası için görev verdiğinde Paris'i neredeyse baştan başa yıkmış, dar sokaklar ve pasajlar yerine uzun geniş sokaklarla donatmış , "les appartements haussmaniens" diye anilan "haussmanvari" daireler, cafeler, alış veriş merkezleri ile Paris'i eski siliüetnden tamamen sıyırmış.Neden o kadar geniş, düz sokaklar dye düşündüğünüzde karşınıza Baron'un şu cevabı çıkıyor :"Kurşun köşeyi dönemez " Yoksul kesimin isyanlarini rahatca bastirmak ve parisi ekonomik siniflara ayirarak dizayn ettiyse ve bu uğurda pek çok tarihi yeri kendi evini yıktıysa da ( hatta Notre Dame'ı bile yıkmak istemiş) sonuçta bugün kü Paris'i Paris yapmış..Paris şıkır şıkır , eğlence ve moda merkezi görüntüsüne kavuşurken şehrin fakirleri ise şehir dışına atılmış.Eski sakinlerin, yerlerini biraz da gönülsüz olarak sonradan gelenlere bıraktığı, literatürde yerinden edilme (displacement) olarak adlandırılan bir süreç yaşanmış. Bu duyguyu tam olarak anlatan şeye yani Baudelaire'in "Yoksulun Gözleri" şirine de buradan ulaştım. (Aslında o kadar güzel tespitler vardı ki ama çok uzun ve girift -mesela Newyork-her satırına kadar sizlerinde okumanızı isterdim.)Tüm okuduğum şeylerden sonra bende kalan net düşünce ise kimin söylediğni şimdi anımamadığım şu söz oldu: "Küçük burjuvazi sorun çözmeyi sevmez etrafından dolanır.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.